13 Metrekare Sanat Kolektifi kurucu üyesidir. Anadolu Üniversitesi Fotoğrafçılık ve Kameramanlık bölümünden mezun oldu. 13 Metrekare Sanat Kolektifi’nin projelerinde video, kurgu ve montaj koordinatörlüğü görevini üstlenmekte ve Mardin Müzesi bünyesinde fotoğraf, video ve kurgu çalışmalarında yer almaktadır. British Council, Tarih Vakfı ve Mardin Müzesi tarafından yürütülen ve bölgenin somut olmayan kültürel mirasına dair farkındalık yaratma amacını taşıyan CULTİVA projesinde (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) fotoğraf ve kısa belgeseller üretmektedir. Bölgede yaşayan Dom’ların (Ortadoğu’da yaşayan çingene topluluklar), Koçer’lerin (Türkiye’nin Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgeleri’nde yaşayan ve hayvancılıkla uğraşan göçer topluluklar), Ezidi, Süryani, Kürt ve Arap halklarının kültürel ve geleneksel ritüellerinin yanı sıra gündelik yaşam pratiklerini de mercek altına alarak görsel belgeler üretmektedir. 2019 yılında K2 Çağdaş Sanat Derneği’nin Daire Konuk Sanatçı Programında yer aldı. Ulusal ve uluslararası karma sergilere katıldı.
Hilal Yaşlı
İlkokulda okurken tatillerde kuyumculuk atölyesinde çıraklık yaptı. İsa Şahin, Tuma Yaşlı ve İlyas Ezilmez’den telkâri eğitimi aldı.16 yaşında kendi atölyesini kuran Hilal Usta günümüze kadar, geleneksel motifleri modernize ederek altın telkâriden özel tasarımlar üretmektedir.
Telkâri gümüş ve altın tellerin bükülerek ve eritilerek işlenmesi sanatıdır. Küçük motiflerin birleştirilmesi sonucunda dantel gibi oluşan telkâri, tümüyle el işçiliği ve göz nuruna dayanır. Telkâri sanatı, yaygın olarak kadın ve erkek süs aksesuarlarında, ayrıca ev dekorasyonunda kullanılmıştır. Telkâri Mardin’in Artuklu ve Midyat ilçelerinde, Süryaniler tarafından geliştirilmiştir. Hatta Artuklu ve Midyat ilçeleri, telkârinin anavatanı olarak kabul görmektedir. Makineleşmenin de etkisi ile sınırlı sayıda usta, telkâri sanatını yaşatmak ve geleceğe taşımak için çalışmalarını sürdürmektedir. Bu sanatın sürekliliğinin sağlanması gerektiğini savunan telkâri ustalarının ustası Süphi Hindiyerli’nin, “Telkâri, tarihin derinliklerindeki mitolojik güzelliği yüreklere nakşeden estetik bir bütünlüktür.” sözü, bugün genç ustalara bu geleneği sürdürmek için ilham vermektedir.
“Henüz yukarının adı gökyüzü değil iken,
Aşağıya yeryüzü denmez iken…”
Babil yaratılış mitosu, Yeni Yıl Şenliği olan “Akitu” ile ilişkilendirildiği için önemlidir. Destanın ilk sözcükleri olan “bir zamanlar yukarılarda” anlamına gelen Enûma Eliş adıyla tanınan bu hikâye, bir şiir ya da şarkı ile törensel bir biçime de sokulmuştur. Bu proje, varlığın ortaya çıkışını sembolize eden ve ana karakterlerden biri olan Babil’in koruyucu tanrısı Marduk’un tanrıça Tiamat’ı ikiye ayırmasıyla bedeninin bir parçasının yukarı doğru dağılarak gökyüzünü oluştururken diğer parçasının ise yeryüzüne dönüşmesini anlatan bu hikâyeden yola çıkılarak kurgulanmıştır.
Anlatıda, Mezopotamya coğrafyasını birer yılan gibi bükülerek sulayan Fırat ve Dicle’nin Tiamat’ın gözlerinden oluşması, Babil yaratılış mitosunun bu coğrafya ile nasıl ilişkilendiğine işaret eder. Fırat ve Dicle’nin suları ile beslenen Mezopotamya ovası -kendini her defasında bir yılanın deri değiştirmesi gibi yeniden yaratan bu coğrafya- Tiamat’ın gözlerinde yeşillenir. Yılan motifi ile sembolize edilen bu hikâye, özellikle yılan figürünün mitolojik anlatılarda varlığa ve yokluğa işaret eden güçlü alegorik anlatısına da dayandırılmaktadır.
Takının bedene dair oluşturduğu okumalar ve anlam içeriği, bu projede Tiamat’ın “varlık”a işaret eden bedenselliğine dairdir. Fotoğraf imgesi ile temsil edilen idealize edilmiş kadın bedeni, hikâyeyi sembolize eden yılan motifiyle buluşmaktadır.